Abu-k Hayat # 3


Maun ağacından yapılma oymalı gardırobunu karıştırıyordu Şükran .Ağabeyi gelecekti Ankara'dan ve güzel bir karşılama yapası vardı ona. Handan Hanım'ın pislik işlerini yapıyordu ağabeyi Vedat ve insanlar onu sevmezdi genelde ama kendisine karşı çok iyi olmuştu her zaman. Hastayken ona ağabeyi bakardı , bir istediğini ikiletmezdi ,severdi Şükran'ı.
Fırında pirzola hazırdı zaten, lokum gibi olmuştu.(Önceki sefer çok pişirmişti eti , duvardan sekecek kadar sert olmuştu, ama ağabeyi o kırılmasın diye ses etmemiş yemişti ) Masa da cillop gibiydi.Tek kalan şu gardırobundan bir askı seçmekti. Afili bir güzel olası vardı bugün bu yüzden çok sevdiği süngerbob tişörtünü bıraktı.Krem rengi bir bluz seçti kendine.

Zil çaldığından kapıya doğru yollandı.Koridodaki halının katlandığını 1.5sn önceden farkederek artistik patinaj yapmaktan kurtardı kendini.Nebahat Teyze gelmişti alt kattan ."Şükran , nasılsın evladım ?" dedi yaşlı Nebahat Teyze yumuşak sesiyle.Sonrasında maydanoz rica etti dünyanın tüm pisliğinden uzak yaşamaya alışkın ak sakallı nine.Mutfağa yollanan Şükran, hain halının yersiz münasebetlerine karşı bağışıklık kazanmanın verdiği coşkuyla adeta sekiyodu koridorlarda artık."Düzelt şu halıyı ağabeyin gelir de düşerse görürsün coşkuyu" dedi içinden bir ses.(Bu iç sesleri çoook severdi Şükran).Maydanoz teslimatı görevini başarıyla tamamladıktan sonra ayna karşısında saçlarını düzeltip istasyonun yolunu tuttu.
Vardığında saf saf bakan bir gişe görevlisine trenin geliş saatini sordu."Nah gelir" le eşdeğer bir saat aldıktan sonra bankalardan birine oturdu.Gişe görevlisinin kendisine baktığını farketti bir süre sonra.Mahallede görüyordu bu adamı ama tanışıklığı yoktu .Şeker görünüyordu bu genç adam."Ama hiç belli olmaz" dedi içindeki ses duygularını baltalayarak " Nağlet bir erkek sonuçta o " diye bastırıyordu.Uzun bir süre bu tartışma devam ettikten sonra bu sesi bastırabilecek tek şey Şükran'ın imdadına tam zamanında yetişti.Çufffffff diye duyuldu trenin sesi.


Kart Alfabesi

Değişik şeyler öğrenmeye karşı anlam veremediğim bir ilgim var. Susuzluk gibi bu çoğu zaman ama bir denizi içtikten sonra "okyanus nerede" dedirtecek türden bir durum.

Ve çok enteresan olduğunu düşündüğüm bir alfabe buldum. Kart Alfabesi.

Harfler son derece dairesel. Frodo'nun yüzüğündekiler gibi geliyor.

ვიკიპედია burada Wikipedia yazıyor.

უვუკგან burada da Ufukcan yazmaya çalıştım (başardım mı bilmiyorum c yoktu g kullandım birde f yerine v ama yinede çok hoş görünüyor.)

Dünyada 4 milyon kişi bu dili kullanıyor. Gürcistan'da resmi dil.Benim de hoşuma gitti

( Ama annem bu hayranlığıma şahit oldu ve sanırım sıyırdığımı düşünüyor )

Sorular

Birkaç gündür kafamı kurcalayan bir soru diğerleri içinde daha belirgin hale geldi ve bu yüzden kafam çok karışık.Soru şu ;

" Adil,doğru,iyi veya meşru olan bir sonuca ulaşmak için adil,iyi,doğru,meşru olmayan bir yol izlemek adil,doğru,iyi,meşru olur mu ? "

Aç Ufuk biraz ;
Mesela biz bir haksızlığa uğramış olalım.Hakkımız olan para verilmesin bize.Sonra gidelim yetkili
mercilere şikayet edelim hakkımızı vermeyeni.Onlar da kanıt yetersizliğinden adaleti sağlayamasınlar.Biz düşünelim.Yalancı şahit bulup adaleti sağlamak mı doğrudur? yoksa doğru yoldan savaşarak adaleti sağlamak mı doğrudur?


Eğri bir çiviyi eğri bir çekiçle düzeltmek doğru gelmiyor bana.Ama doğru çekiç kullanlar yalnız kalıyor ,neredeyse hep kaybediyor,sistemin çarkları arasında eziliyorlar.

Ama bu ezilecek bile olsak doğru değil.Sonuç nasıl olsa adli deyip adaletsiz davranmak doğru değil.

Bakın masal,hikaye,film kahramanlarına Robin Hood 'dan tutun da Alemdar Polat'a kadar kendince adaletli yol için adaletsiz,kötü işler yapan bir sürü kişi bulabilirsiniz.Robin Hood çalar , Alemdar vurur.

Facebook'ta grup açıp bol sıfırlı kişi sayısına ulaşabiliriz beraberce ama işin içinde ilahi adalet olmadan insanları nasıl insan yaparız bilmiyorum

Bunu gerçekten bilmiyorum.İşin kötü yanı insanlığın bir kısmında bunu başarmak onların ezilmesine sebep olacaktır.İyilik söz konusuysa şiddet yoktur çünkü.

Neye yaradı bu yazdığım onu da bilmiyorum.Köşedeki çarpıya bastıktan sonra Ufuk aynı Ufuk okur aynı okur.Umarım dünya güzel bir yerdir de ben yanılıyorumdur.

Léon


Sevgili okurcağızım,
DVD ve VCD lerle çok zaman geçirmekteyim bu aralar.Haftada 5-6 film izliyorum.Bu hafta izlediğim en güzel film Léon diye 1994/Fransız yapımı bir film.
Gerçekten hoş bir yapım. Burdan filmin konusu vs hakkında bilgi edinebilirsin.

Mercek ve Sucuk

Hastaneden geliyorum sevgili okur.Gözlerim insanların insan dışı faaliyetlerini görmekten yorulmuş ve 0.25'er derece daha büyümüş.Doktor benden farklı olarak astigmat diye ifade etti .
 Dünya yeterince dönmüyormuş gibi  durum şimdi gözlük merceğine uyum aşamasından feci bir hal aldı.

" Aşırı karamsar olmaktan dolayı kendimi suçluyor daha olumlu bakmaya çalışarak devam ediyorum"


Günlerdir neden yazmadığım konusunda açıklama yapmam gerekiyor kendime ve belki size .Sanırım günlük tutmaya başlamakla içimde pek birşey bırakmaz hale geldim, bu da kafamdaki hacmi geniş bardağı boşaltmak demek oluyor.Bardak boş olunca dökecek su kalmıyor. :))

Dağlara kar yağmış .Kar görmeye gideriz yakında.Sucuk da yemeyi özlemiştim zaten.Acıktım lo tıkınacağım biraz ben haydi kendinize iyi bakın

Bu başlığı çok sevdim ya Mercek ve Sucuk ( Savaş ve Barış , Suç ve Ceza )  asalete bak .

Kaya # 3

Öğretmenin sınıfa girmesiyle Ali Kaya'yı dürttü."Kafan nerde senin birader kalksana ayağa" dedi.Çiftsıfır Mahmut sınıfı süzdü , okulun en kıdemli öğretmeniydi kendileri.Krem takımı ve padişah edasıyla sınıfa girdiğinde öğrencileri düzenli isterdi. Lakabından da anlaşıldığı gibi bol not veren bir adam değildi.Eğitimcilikten anladığı da not defteriyle maaş kartından ibaretti.Bir haftada kendisine ayrılan 8 ders saatinde yaptığıysa , mevcut bir olaydan sorumlu eşkiyayı dövmekten arta kalan zamanda kitaptaki tanımları okutmaktı.Öğretmen masasına varana kadar kimseyle göz teması kurmaz , sınıfı selamlamadan önce herkesi tek sefer kontrol ederdi,Sinan hariç,ona özel muamele yapardı .Ama bu sefer dalgınlığına gelmişti.Hayat işte
Sinan'a gelince , Sinan şahsına özgü bir çocuktu bir kısmına göre.Birçoğuna göreyse işe yaramaz haylazın tekiydi.Türlü türlü arsızlıklar kafasından geçen tek şeydi onun.Engin tecrübeleri vardı haylazlıklar konusunda .Hakkını teslim etmek gerek, gerçekten çok yaratıcıydı .
Öğretmen koltuğa oturduğı gibi zıpladı yerinden,"Sinaaan!" ," Ulann sana bu okulu zindan etmezsem adım da Mahmut değil benim" diye bağırıyordu Çiftsıfır.Koşturan Sinan'ın cırtlak kahkahası koridorda yankılandı."Tuttu ollum bu da tuttu,yedi gene mankafa" "Neymiş şimdi , çiftsıfır 0 Sinan 1 " diyordu içinden.Öğretmen koltuğunun tüylü kılıfını nazikçe yarmış, içine kırmızı boya emdirdiği süngeri koymuştu.Çiftsıfırın yeni krem takımını da hayırlamıştı böylece.Birkaç hafta müdür'den ve Çiftsıfır'dan çekeceği işkence bile umrunda değildi artık."Adamın kase kuyruksuz maymunlara döndü be" diye gülüyordu okulun duvarından atlarken.Çiftsıfırın homurdanarak tuvalette geçirdiği dersin ardından teneffüs zili çaldı.
Not: Rötarlı oldu biliyorum kusra bakmayınız devam etsem mi etmesem mi ikilemindeydim şimdilik aştım denebilir ama yorum yapmanızın bir zararı olmaz tabi

Vuslat

Beyaz bir ruh varmış Rab'dan ayrılmış
Tertemiz imiş bu ruh yolun başında
Sonra kapkara olmuş günler ardına
Gece gibi kara olmuş yüreği

Beyaz bir ruh varmış Rab'dan ayrılmış
Hep ak kalmış hiç kirlenmeden
Parıldamış aklamak için diğer ruhları
Gündüz gibi ışık doluymuş yüreği

Farksızmış bu iki ruh aslında başta
Sonra ters oluvermişler zamanla
İkisi de yürümüş farklı yollarda
Ama ikisi de Rab'ba geri dönmüş

Abu-k Hayat # 2

Büyükada 'ya çift kişilik tren bileti kesti Kenan.Ne zaman çift kişilik bilet kesse , istasyonun kantininden çift kaşarlı tost yese , hatta ne zaman çifte atan bir eşek görse aklına Şükran gelirdi.Gerçi bu tür faaliyetler içinde bulunmasa da aklına Şükran gelirdi onun.Ama o güzel gözlü Şükran'ın akvaryum misali muhtemel sevgili listesinde (ki bu liste denizcilerden,yüksek rütbeli deniz subaylarından,dalgıçlardan oluşuyordu ) deniz atından sonra geliyordu Kenan.Yine de Kenan sevmişti bikere.TCDD'nin tüm trenleri Kenan'ın üstünden geçse Kenan yine vazgeçmezdi sevdasından.Ama diğer kızlar için geçerli değildi bu durum , karizmatik bir duruşu vardı mahallede."Kenaaaaan" diye ağzını acayip yapıp peşinde koşturan yoktu ama her türlü gideri vardı
İstasyondaysa Dr.Orhan Bey annesi ve kardeşini yolcu ederken yaşlı bir çifte bilet kesiyordu Kenan.Fiş makarası "tıkk" diye çıkarınca düşüncelerinden sıyrılıp içeriden yeni bir rulo aldı,makaraya aceleyle taktı.Yaşlı çifte "iyi yolculuklar" dedikten sonra 4. çayını yudumladı.Şekerin karışmamış olduğunu içtikten sonra farketti , yavan tat yüzünden suratını buruşturdu. "öğk" diye bir ses de çıkardı arada .
Ardı ardına gelen ayak seslerinden sonra "bakar mısınız ? " diyen hoş bir ses çekti dikkatini.Kafasını kaldırmasıyla kalbi göğüs kafesinden fırlayacakmış gibi oldu.Yutkunduktan sonra yarı çatlak bir sesle "buyrun" demeyi başarabildi.
"Ankara treni buraya ne zaman ulaşır acaba?"
"O tren gelene kadar sen burada kalacaksan , o tren hiç gelmez güzelim" demek isterdi ama
"9:15 gibi sanırım " dedi
"Saolun" diye cevapladı kadın , ve banklardan birine oturup etrafı seyre koyuldu.
Kenan ise Şükranı seyredebiliyordu sadece ne trenler ne biletler hiçbir şey ilgisini çekmiyordu ondan çok.

Ne gerek


Zafer yoksa ucunda savaşmaya ne gerek
Ağzı dolu bardağa su dökmeye ne gerek
Eğer boşsa anlatmak , yapılacak dinlemek
Beklemek zamanıysa koşturmaya ne gerek


Değil mi yani ? ( bu sondaki olmadı biliyorum :D )

Abu-k Hayat # 1

Kısa not:

Okulda arkadaşlarla değişik bi hayal kurduk biz.Yeni bi hikaye yazacaktık matrak bişey olcaktı.Kurgusu ortak üslubu benden .Karakterlerde bizdik elbette .Ama karakterlere kendi kimliğimizi verme işi biraz sekteye uğradı açıkçası.Tabi bunun bizi yıldırmayacağını umuyorum.Neyse susmam gerek artık not kısa olacaktı güya.Karşınızda Abu-k Hayat


Bir pazar sabahı Handan Hanımın cırtlak sesiyle uyandı Asuman.Kıvırcık saçlarını karıştırarak yatağından kalktı.Salonda Vedat'la karşılaştı.Karşılıklı somurttular bir süre."Lan bağyan" diyerek girdi salona.Tam üvey annesi Handan Hanıma doğru gidiyordu ki başka birşey dikkatini çekti şımarık kızın.Annesinin arkasından hareket çekip bahçeye koşturdu pembe pijamasıyla.
Kaslı bahçıvan Niyazi'yi gördü."Elindeki kazma olam dağa taşa vur beni" demek geldi içinden ama Niyazi'yle olan hukukunun bunu kaldırmayacağını farketti.En şirin ifadesini takınarak "Merhaba" demekle yetindi bu sefer.Niyazi kafasını kaldırdı , kazmayı toprağa tekrar sallariken " e günaydın sanada" dedi . Aldırmaz bir tavırla tekrar işine döndü. Asuman sinirle eve koyulurken bir cızırtı duydu.Birkaç saniyelik tereddütten sonra çok sinirlenmemeliyim diye geçirdi içinden.


Bişey eksik ama ..

Sevgili okurum ,

Hayatımda bir şey hariç her şey yolunda gidiyor. Sorun o şeyin ne olduğunu saptayamamış olmam

Dersler -

Karnede alan dışı tercih yapacak olmamın verdiği fiyasko mevcut fakat ailemle işbirliği içinde (beni en çok rahatlatan da bu) okul notlarını pek sallamıyoruz.Gerçi babam sallıyor karneyi getirince beni de sallayacak ama şimdi bunları düşünmeye gerek yok.
Dershanede ( ki dershanede alan değiştirmiştim şahsi isteğimle ) durumum gayet iyi. Geliştirilebilir doğru sayıma rağmen derece yapıyorum her seferinde.

Geyik -

Günümün büyük bir bölümünü muhabbet edilebilecek insanlar arasında geçirdiğimden pek problem olmuyor.Çene çalma ihtiyacım veya isteğim aşırı boyutlara ulaşırsa ortanca kardeşim Alihan imdadıma yetişiyor zaten.Sürekli mizah yapılan bir ortam içindeyim.İster istemez bolca gülüyor insan ki ben her durumda gülmeye açık olduğumdan aşırı gülerim bazen.

Blog-

Benim açımdan bakarsanız iyi durumda .Geliştirilmez değil tabi . İstatistikler giren insan sayısının düştüğünü söylüyor yaza göre ama ben de daha az girebiliyorum zaten. . Boş zamanım olsa el koycam bu duruma

Karikatür-

Penguen ve Uykusuz alırdım genelde ben.Çok da severim karikatürü ,alamıyorum bu ara ama eksiklik bu değil

Tek başına kafa patlatana kadar düşünmek -

Bunu her zamanki gibi yapıyorum. İstemsiz bi durum

Günlük -

Bitti yenisini alcam

Yazılar-

Hoş bir fantastik kurguya başladım.Okuyan yazar olmalısın diyor bu sayede özgüven basıyorum.
Aniden birşey fişekleniyor kafamda bazen onları da çiziktiriyorum biyerlere.

Kuzenlerle uzun eşek oynamak -

Hehe ben bunu zaten yapmazdım ki.Kuzenlerim 2 ye ayrılıyor benden çok küçük ve çok büyük olanlar. Hiç birini de pek sık göremiyorum zaten

Durum değerlendirmesi yapacak olursak " yapamıyorum,edemiyorum,olmuyor " laflarını çok kullanmışım.Zamanı iyi değerlendirmem gerek.Ama sanırım böyle yazmakla sonuca ulaştım.

Çok sevecek birşey lazım. Aşık olasım var. Olamıyorum herkes çok mal.(bende çok mütevaziyim özünde :D )Ama cidden mallar , öyle böyle değil.

Ya ben 30 yaş büyük gönderildim dünyaya yada yaşıtlarım çok mal.(bu başka bi yazı konusu aslında , çok ateşli bir şekilde anlatırım tanık olduğum mallıkları, hoşuma gittiğinden değil)

Neyse yarın 2 tane sınavım var kendine iyi davran okuyucu insanım benim.

Arşiv