Karnımdaki kelebekler,
Ben öldürdüm onları
Büyümeyecekler diye kıydım
Ellerim kanlı
Güvendi bana kelebekler
Katilim ben
kelebekler
şarkı
Ölüyor ve doğuyor ve ölüyoruz
Topraktan toprağa bitmez bir yolculuk gibi
Doğmamak yada ölmemek de elde değil
Hayata sıkışmış özgürlük yani
Ölüm kesin, bir ihtimal değil
Ya özgürlüğe şarkı olacak bir sefil ömür
Ya da sessiz kalacak yaşanmamış gibi
Ah ağaç
Okumak gerekenlerin arasında kaybolduk yine, hayallerden dersler çıkarıyoruz. Pencere bir ağaca bakıyor, ağaç pencereye. İnsan nasıl bu kadar özgür olur pencereden bir ağaca bakarken
sadece. Ah ağaç.
Tanımak zor, zora gelmeden bilmek zor, bilmesi zor kim olduğunu insanın. Örs üstünde dövmek gerek ve görmek gerek. Cesaret gerek, korkmadan değil. Korkmak, korkak ile aptal arasında, cesur ile değil.
Bir insanı tanımak vol-1
Çok zamandır kafa yorduğum bir husus bu, insanları tanımak. Düşünceleri toplayabilmek dikkatimin dağılmasını engellediği için yazarak daha kolay oluyor, yazayım dedim. Bunu okuyana kendimi beğendirme kaygımı da bir kenara bırakmaya çalışarak başlıyorum.
Bir insanı gerçekten tanımadan insanları nasıl tanıyacağımızı öğrenemediğimizi düşünüyorum, bu nedenle önce bir insanı tanımaktan başlamak gerek.
Kişiyi ifadeye dönüştüren aktarım araçlarını kullanım yeteneğinin gelişmesinin kişiyi de daha karmaşıklaştırdığını, bu nedenle ifade gücü geliştikçe ifade edilmesi gerekenin de daha zorlaştığını ve bir kısır kovalama halinin hasıl olduğunu düşünüyorum. Konuyu saptırmak istemiyorum ama sanat denen şey de benim gözümde çeşitli araçlarla bu ifade sürecidir. Resim yoluyla aktarım kabiliyetinin gelişmesi üzerine kendisi de karmaşıklaşan ressamın, bu duruma ayak uydurmak için kendini kovalaması bu ifade yolculuğuna örnek olabilir.
Kişinin bilinçli şekilde dürüst ifade yeteneğinin -ki bana kalırsa bu bile ifade denen şeyin yalnız küçük bir kısmını işgal ediyor, başka konu- hayli güçleştiği durumlar bir kenarda kalsa dahi, yalnız kendini aktarabilme süreci bile sınırsız araçlarla bu kadar karmaşık görülebilecek bir halde iken, ikincil bir kişinin bu karmaşaya dahil olup buradan doğru veri edinmesi çözülmesi zor, sıkıntılı denklemler. ( işin toplumsal boyutu apayrı bir çorba). İfade süreci ve buna bağlı insan ilişkileri bu nedenle işin içinden kolay çıkılabilecek konular, iki kere ikinin dört ettiği alanlar değil.
Burada ben basit bir kabul ile ifadeyi esas almamaya karar verdim zira bu çoğunlukla hatalı verilere ulaşılmasına sebep oluyor. Bu muhakeme süreci süslü kelimelerle pek anlaşılmaz görünse de bence yetişkinler içinde çok yaygın bir kabul biçimi, ifadeye değil eyleme bakıyorlar. [ ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz]. Çünkü eylemler ardındaki ifadelerden bağımsız olarak net veriler üretiyor. Bunun aslen değişken olan kişiyi tanımada, onu anlamada ne derece verimli olduğunu bilmiyorum ancak kişiye ait eylem kalıbı oluşturmayı kolaylaştırıyor. Kalıplamak da çok hoş değil evet, eylem kalıbı da değişkendir, kişi değişken olduğundan pekala yanılgılara sebep olabilir, ama tutarlı yada tutarsız eylemler tutarlı bir ikili iletişim süreci için benim bulabildiğim en güvenilir dayanak.
bkz. beyin fışkırtısı
Kartpostal
Kartpostal gibi bir kasabaya geldim yaz ortasında, kar da yağacak belki pencereme sonra. Uykum tutmazdı kaç geceler, bugün içinmiş. Aferin lan ufuk
Unutulmaz sahneler vol.5
Etiketler: Film
Naklen aktardı
Cumhurbaşkanı'nın çılgın projelerinden birini açıklıyorum, ülkeyi tek başına yönetmek istiyor,.. Evet, gizli bir bilgi değil, herkes biliyor ve izliyor, garip olan da bu zaten
Göreve kendi getirdiği ve sözünü dinlemeyen başbakanı bu nedenle görevden alacak. ( bkz. atanan ve görevden alınan başbakan )
Tek adamlığı halk oylamasına sunmak için ise mecliste ne isterse onu yapacak vekil çoğunluğunu sağlaması gerekiyor, ( bkz. özgür milletin özgür vekili )
Güvenlik krizleri ile yönetilen halkın bu talebe itirazı olur mu henüz belirsiz. ( bkz. yönetilen halk ve demokrasinin yanlış anlaşılması )
Milletvekillerinin bir kısmını dokunulmazlıkları kaldırarak meclisten uzaklaştırmak/içeri tıkmak bu amacına uygun bir yöntem. Burada "teröristler" lafı geçecek ilerleyen günlerde.
Cumhurbaşkanı böyle şeyler isterdi zaten alışkanlığı olduğu üzere, herkes de izliyor, bir sonraki bölümde görüşmek üzere diyelim artık
Limon
Sana ait değil toprak, sen toprağa aitsin. Aldatmasın seni sayısız hücren sakın, kainatın içinde toz dahi değilsin, önce kibrine boşver. Yaşamın rengine, kokusuna da aldanma, ödünç onlar çünkü sana. Bitmez çelişkilerinin ve leke sürmediğin haklılığının akıbeti belki korkutur seni şimdi, onların dahi bir önemi yok. Önce hikayeni anlatacak kimse kalmayacak, sonra da çözülen bedenin suya karışacak, bir limon ağacının yaprağına hayat diye dolacak senden geriye kalan. Ve yalnız bu kadar işte, yok mu bunda bir güzellik de anlam arar durursun bitmez sandığın ömre.
Yaz
Pazar sepetini dolduramayanları yaz onlara oğlum
Duvarın gölgesine mahkum olanları
Ruhları parçalanan tecavüz mağduru o küçük çocukları yaz
Açlıkta donarak ölmeyi
Oğlunu gömen babayı
Darağacında şiir okumayı yaz
Ölümün orucunu
Mücadeleyi yaz
Güneşi kesen kara gaz bulutlarını
Göğü yaran uçak seslerini
Savaş çığırtkanlarını, acıyı
Kurşuna dökülen hayatları yaz onlara
Çaresizce beklemeyi yaz
Haksızın hükmünü
Lanet gelesice gelmeyen adaleti
Özgürlüğün bedelini yaz
Unutulmaz sahneler vol 4
Uzun bir binanın yanında, kısa bir bina. Orantılının yanında, orantısız.
Etiketler: Film
Hamur
Mutlu bir sabah
Nereden başlasam bilemedim. Bisiklet sürmeyi hatırlamaya benziyor yazmak yeniden. Aradan geçen zamanla daha iyi anlıyorum ki, bu uzun bir uğraştan ibaret hayat içinde durup soluk almak gibi, özleminden bihaber kaldığım bir durak gibi.Ve akıyor yine işte içimde bir yerden öbürüne.
Çok çocuk öldü ben bilmediğim bir yola çıkalı onlar için. Kadınlara tecavüz edildi, cesur adamları vurdular ucuz mermiler ile.Yıkılan bir evin enkazı gibi yani güzel ülkem. İşin acısı bazısı farkında bazısı değil.