Eller

 Tedirgin karıştırıyor şekerlerini çayın , sık sık dalıyor gözleri , konuşurken yapmacık bir gülümsemeyle bile çıkıyor gamzeleri , ve beklerken birçoklarının aksine düşünmüyor söyleyeceklerini. Yorgunken sanki mutlu ölecekmiş, öfkeliykense bundan acı çeker gibi bakıyor gözleri . Malesef sigara içiyor , ama onun gibi içeni görmedim . Ve elleri , ah o güzel elleri ..



Gülümse

Bizim amfide ( hoş benim amfi farklı aslında ) sempatik bulduğum bi arkadaşla konuşuyoruz geçen şöyle bi diyalog geçti

-  O facebooktaki çocuk sen misin profildeki , dedi o
-  eet dedim nasıl ama heheh : ) gayet güldüm yani ben bile tatlıyım orda
-  dedi birşey değişmemiş pek yıllardan sonra hala sürekli gülüyorsun
-  di mi , dedim ben de gülerek

vay aklıma hoş bişi geldi onu yazcam

Köpecik


    Evim mezarlığa bakıyor benim , bugün öğleden sonra saat 4 gibi çoğunlukla siyah renkli bir köpek muteveffaların üzerinde bölgesini işaretledi .Bana özel bir mesajı yoktu sanıyorum ama ben dolu dolu yaşamam gerektiğini çıkardım .


Çok sıkıldıım laaaaaaaaaaaaaaaaaaaaann
ders mi çalışsam..

Bazen

Bazen sanki kalbim tam kanat takmış gibiyken
Dönüp bir şey dersin ya sen , zaman durur
Bulut bile ilerlemez kalır yerinde
Kelebek yaprağa çakılır

Bazen hani mutluluk fışkırırken sanki gerçekmiş gibi
Dönüp bi laf edersin sen
Haberin bile olmaz kopan kıyametten
Dudaklarım birbirine yapışır kalır

Bazen , ya bazen sen alırsın sen o benim beslediğim gülleri
Parça parça edersin dişlerinle
Dağılır un ufak olurum , ufacık böyle
Haberin bile olmaz ne söylediğinden, güleriz birlikte

Merhaba velet :)

Yeniden çocuk gibi oldum
Şaşkınım , hayranım dünyaya
Yine o aptal gülümseme suratımda
Eheh , bak yine ellerim terliyor

Bukalemun

Yok suçlama beni , bir şey yapmadım ben
Yoktun sen , yokluğuna alıştım sadece
Sen yaptın kendini diğerleri gibi
Kızgın olmasına kızgın da değilim de
Boşluk doldu şimdi içime, niye gittin ki

Hoştur, bir zaman öğretir beni bana , bir o bilir
Git istediğimi bilir, devam dediğimi bilir
Şimdi yaptın belki anlamadan duymadan ya
Peki o zaman şu hallerim niyedir

Uçurtma

Bilmediğimi söylüyorum ya ben hep, aslında gerçekten bilmediğim için
Hoş bildiklerim için sustuğum da pek az değildir ya bilmiyorum neden
Belki tanrısal bir alçakgönüllülük kaçmış içime belki cüret de farkettirmeden terketmiş beni yıllar önce
Gördüklerim kadar görmediklerimi de sordum gördüklerime öğrendimse de unuttum bazen
Koştum bazen , bazen yoruldum , koşmadan yoruldum ve yorgunken de koştum bazen , evet
Hani sorarlarsa diye değil söylemiş olmak için diyorum , yaşadım ben



Ne yazayım

Ne yazayım şimdi ben

Van'a giden yardım kolilerinden çıkan taş ve sopaları mı yazayım.
Terör faaliyetinden sonra operasyon değil katliam isteyen zihniyeti mi yazayım.
Deprem vergisi lafını ağzına alanın canlı yayında susturulduğunu mu yazayım.
Adaletsiz dağıtım yapan yerine yağma yapanı suçlayanı mı yazayım.
Böyle bir günde bizi bir araya getirecek Cumhuriyet Bayramı Kutlamalarının iptalini mi yazayım.

Git şimdi

Ben git deyince kal , kal deyince de kal , benim ne dediğime bakma sen hep kal

Yangın

Nedir yangınların güzelliği bilir misiniz
Bilir misiniz yaprakların griye dönen renklerini
O bambaşka yerlere bakan dallarını ağaçların
Bazısı uzun bazısı şekilsiz dallarını bilir misiniz
Yanarken hepsi anlar birbirini
Hepsi aynı acıyla kavrulur
Hepsi aynı boğulur güneşte
Daha önce hiç yapmadıkları gibi

Batılım ben batılım

saate bakınca çift gelirse yani 11.11 , 15.15 gibi sevdiğin seni düşünüyo derler ya bende hep simetrik geliyo
13.31 , 15.51 gibi yok mu bunun batıl bi inancı

Kırlangıç

Elim dolaştı , kafam karıştı yine . Ne yapacağımı bilemedim , daldım derinlere çıkamıyorum , suratıma tutmasınlar şu ışığı parlıyor diyorum .Bilmiyorum nedir doğru nedir yanlış unuttum gitti . Hiçbir şey bilmiyorum. Bıraktım kendimi rüzgara , köprünün altından çok sular geçecek ya izliyorum işte.O yol çok yokuş bana, çıkamam ben tutma elimden .Dilim dönmez , nefesim kesilir . O koku boğar beni sürme , kaybolurum . O renk yakar gözlerimi , boyama beni  . Bırak beni n'olur , ne çağır ne sor beni , giderim ben bakma ardımdan yeter ki

Babamın şarkıları

     Boyum küçüktü , arabamızda çalardı bu şarkı , tek kelimesini anlamadığım sözlerini bile severdim , çok anlamlıydılar benim için , güzel bişey anlatıyor olmalıydı mutlaka  , insan anlamadan da seviyor bazen bişeyleri , ısıtınca içini çok da düşünmüyor belki , derken zaman su gibi akıp geçti filmlerdeki gibi , sözlerini çevirdi babam sorduğumda bir gün , fena değildi hani ama o kadar da anlamlı gelmedi , benimkiler daha güzeldi bir şekilde  ,  içinde daha vurucu laflar vardı mutlaka , daha etkileyici birşeyler ,açtım dinledim az önce , sekiz yaşında arka koltuktan dışarı bakan o çocuk geldi aklıma , dalıp giderdim biyerlere ( evet çocukluğuma giderim , hatta sık yaparım bunu ben , insanlarla iletişimim iyi değildi küçükken en çok kendimle konuşurdum , bundan kaynaklı sanırım ama bu ayrı bi konu tabi ) arka camdan gökyüzüne çıkardım , hayallerden gemilere binerdim , sahilden havalanırdım şehri yukardan görmek için , köpekbalıklarını kafamdan atamasam da Kıbrıs'a yüzmek isterdim güneş doğarken , yani demek istediğim severdim ben bu şarkıyı işte

  fairouz- bektoob esmak ya habibi

Kamyon

Aşka gelir ya yazmak istersin , sonra bakarsın kelimeler buluşmuyor satırlar kavuşmuyor siliverirsin bir çırpıda . Saçma sapan lafların ağlar arkandan, patlıcan yemeğinin son kaşığı gibi bişey . Acı ,macı koyduysan tabağa ye işte

12 Angry Men - 12 Kızgın adam

12 Angry Men - 12 Kızgın adam

1957 yapımı Sidney Lumet yönetimindeki Amerikan filmi. Güzel şeyler yazcam hakkında.

Sinema filmlerinin sadece görüntü efektlerinden , birkaç yapmacık diyalogtan veya kitleleri gaza getirmek için icat edilmiş manipülasyon araçlarından ibaret olmadığını gösteren bir yapıt.

Bir odada  12 tane adam filmin başından sonuna tartışıyorlar , nesi bu kadar ilginç olabilir ki ?


Keşke

Ah keşke bakmasan öyle de karıştırmasan kafamı , mutluydum ben harap taşlar üzerinde yürürken , mutluydum martılara şarkı söylerken , mutluydum pişirirken pişerken ,  mutluydum işte öyle dalıp giderken , yanılırken dönerken , ah keşke bakmasan öyle de karıştırmasan kafamı

hartbiyt

Beni hayata bağlayan kablolar içinde interneti sağlayan kablo candır.

Toprak

Bu toprak ben , ben bu toprak
Tek ihtiyacım toprak
Açsam besler beni
Gözlerim ağır gelince taşır yerime
Konuşur benle ya bilmez başkaları
Dinler belki ama anlamaz başkaları
Anlar beni toprak
Ve verdiği gibi alır zamanı gelince


Gözüm korktu şimdi bak


Montréal - Toronto - Amsterdam - İstanbul - Adana - Mersin - yastık :D

konu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. dünyanın öbür ucu

Otoboz

Otobüsün birindeyim şu an nereden geçtiğimizi bilmiyorum . Montréalden çıktık Toronto'ya gidioruz.Zem zem fiyatına meyve suyu aldım  ne zaman bişey içmeye karar versem şurda kutsandım diye düşünüyorum. Ama iyi açıdan bakmak lazım gelirken bindiğim otobüs yasadışı göçmen taşıyor izlenimi veriyordu , bunda wireless bile var. Neyse başım döndü benim yolculukta okuyup yazamıyorum.

Ah İstanbul !

Kızcaksınız belki bana ya yine de tutamadım içimde.
Ben o yalnız hissettiğim soğuk geçen gecelere rağmen çok özledim İstanbul'u
Hatta büyük konuşmak olcak belki ama , anlamak için dünyanın öbür ucuna gitmek gerekiyormuş, daha ben terkedemem bu şehri yaşayamam başka yerde

Siddharta

  Elinde bi cam bardak olsa
  Güneş dolsa içine
  Renklerine kırılsa ışık
  Mutlu olsan sen de durup dururken
  En önemlisi de bu değil mi zaten
  Kırılırsa da bardak üzülme sakın
  Kaldır kafanı güneşe doğru
  Avcundaki o küçük gökkuşağını hatırla
  Mutlu ol yine
  Nasıl da değerlenir hatıralar hatırlandıkça

- Son -

 İçinde yaşadığım dünya benim değil . Girmişim bir romana yırtıp çıkamıyorum . Her sabah gözlerimi açtığım oda benim değil , gözlerim benim değil.
  Nankör müyüm ?  Sanmam , her güzel şey bitermiş ya , bitsin artık istiyorum sadece .Ölümsüzlüğü güzel sanardım küçükken yaşamak güzel diye. 
 Özledim ben sadece , kendi hikayemi özledim.

Sen de saydın dimi


        Şimdi alın sağ kolunuzu , sol elinizle alacaksınız , sağ elinizle sol kolunuzu alırsanız olmaz her işin bi raconu var ne diyordum alın sağ kolunuzu kaşınmayan kolunuzu kaşıyın şimdi , önceden beri kaşınıyorsa diğer kolunuzda denemeyin sol kolu kaşımayın bak yine diyorum , bekleyin kaşıntısı geçene kadar bikaç gün sonra kaşıyın sağ kolunuzu , kaşınmayan sağ kolunuzu kaşıdınız noldu kaşınmaya başladı . Sen kaşıdıktan sonra kolun önceden kaşınıp kaşınmaması önemli değil , kaşınır o.

yukarıdaki saçma yazıda "onüç" adet kaşımak fiili mevcut
- evet saydım
başlığa bak şimdi

Vıyk

Yazdıklarımı okudum az önce,
çok da yol almışım ilk yazılardan bu yana hakkını vermek lazım ( neyin kimin hakkını kime veriyoruz bilmem)
Diyeceğim o ki ,şu dört köşe blogun içinde güzel yazılar da var tabi de hani bazen de iyi taşırmışız be.

Sen bırak akar o

  Öğren bak birşeyi çok büyütürsen kafanda ,  o şey patlar bitarafında
  Neymiş akışına bırakıyormuşuz , kasmıyormuşuz , olursa olurmuş, afarım

Keçiy

 Bir haber okudum az önce , adamın biri Roland Verdon diye  bir İtalyan , hayvan sürüsüyle Moğolistan'dan Avrupa 'ya gidip geliyormuş İpek Yolunu takip ederek. Kırklareli civarında keçisini çalmışlar bunun çalanları kınıyorum.Şu anda muhtemelen keçiden kalanlar denize taşınmıştır ama bir şey dikkatimi çekti. Bizim İtalyan seyyah dağdaydı çöldeydi bu hayvanları teker teker götürüyor. Hayvan grubunun psikolojisini düşünsene BBG evi gibi her gün biri gidiyor : D

  -Muhsin olum bugün sen yarın ben bak gel alalım şunu aşşağa

Koş Forıst Koş

Uğruna savaşılacak bir şey bulduğumda neden insanlar kaçıyor benden ?
Haklı olduğumu bildiğim zaman durmak , yapmak istediğim son şey ama aynı zamanda bu bana söylenen tek şey. Daha fazla büyütmeye gerek yok , olan oldu artık kanıtlayamazsın diyor herkes. Bir şey yapmadan oturursam nasıl anlatırım kendime , nasıl rahat ederim başımı yastığa koyunca.
Açıkçası artık  bana ne dedikleri de kasımpaşa , ben yalnız gidiyorum yiyorsa durdurun .
Çünkü biliyorum.
Sadece kazanmak için değil savaşmak . Napolyon da halt etmiş kusra bakmasın .

Öfke

  Gözlerimin içine yalan okuyan ilk sen değilsin be çocuk
  Belana okumaya tenezzül meselesi bendeki
  Sonrasında kim olurum derdindeyim ben
  Bilmiyor muyum sanki etini dişlemeyi
 

Değişik

    Mutluyken yazamazdım ya ben , al işte değişiyorum ben de herşey gibi
    Daha tanımadan değiştiriyorsun beni farkında olmadan , çenemi tutamam diye korkuyorum senle konuşurken
    Ve değişik ki değişmek benim de hoşuma gidiyor bu sefer , çünkü hoşuma gidiyorsun
   
   
     

Hayır

   Öğrenmem gereken bir kelime var aslında onca dilde onca kelime içinde.
   "Hayır"
   Gerektiği zaman kullanmazsan başına en çok belayı bu kelime açıyor çünkü.

taytıl

 You know what , life is good here ;
 people are kind
 everywhere is green
 nobody bothers you even in the middle of the night
 food is fine
 life is a bit expensive but you all earning much as you spend
 it is silent just as I love
 but you know what , this world not belongs to me ,  it's not mine
 because streets are not talking here

not : artizlik olsun diye yazmadım ingilizce , içimden öyle geldi sadece , açıklama ihtiyacım da içezikliğimden kaynaklı

Cevaplar

 Eee ,  Montréal'de 1 haftayı doldurdum 2 aydan fazla var daha . İyi geçiyor evet , evet evet alıştım , hayır yanında kaldığım aile nazik sıcakkanlı insanlar öyle soğuk nevale değiller , eheh bakacağız artık  , dil öğrenmek için evet dil okulu , yok burslu değil work and travel da değil burs işini ailem karşılıyor sağolsunlar ,yok şey erasmusa başvurabiliyorum tabi ama sadece başvurabiliyorum öyle işte, Fransızca için evet , hıhı Kanada'da.

-He bu da davntavn,  :)
-Senin okul nerde peki
-Şimdi ordaki uzun binayı gördün abi sırtını ver ona sağ taraftan kaptır git abi ILSC yazcak kapısında
-Ee yazmadı
-Yazar o , devam et sen


laaan , harbi harbi gidiyom olum herşey tamam,  bitti yani çıkcam gitcem öyle

Not. Ata Demirer 'den  şu "kopuk uçurtma" lafını hatırlarsınız tek kişilik dev kadroda söylüyodu. Ne güldümdü ya  :D eheh aklıma geldi şimdi tam uyuyor buraya

 Bilmiyorum ne kadar doğru bundan bahsetmek , basit bir hisle bekledim ben seni , güneş beklememiş beni gece çökmüş büyüdüğüm şehre, büyüdüysem eğer.

Ayrılık


Hiç bitmez mi , gitmez mi bu yolculuk kokusu
Sıkıldım , yoruldum kabak tadı verdi artık
İyiydim ben böyle uyurdum dizinin dibinde
Özlemek bitmeden daha, nerden çıktı ayrılık





Not: Bir süredir yazamadım bir süre daha n'olur bilemiyorum ,yazamazsam affola okur öncesi eve internet bağlatmadım , sonrası da yurtdışına çıkıyorum diye

Gece

Şimdi saat sabahın körü
herkes uyuyor
hayat durdu
çıt yok
birkaç saate tıklım tıklım olacak sokaklar bomboş
insan yok
ne gürültü ne patırtı hiçbir şey yok
bağıran taksi şoförleri yok
vapur sesi yok
seçim otobüsü yok
dünya insanlar olmadan kartondan maket gibi
birçoğundan tiksinip pek azını sevsem de iyi ki varlar
onlarsız olmazdı

eheh , uyandığımda kimse bunun farkında olmayacak, ben de unutacağım ve yine gülecek bana yukardan

ZAZ ve Jazz

   ZAZ , gerçek adı Isabelle Geffroy. Caz müzik yapar kendisi. Şu sıralar müziği pek sevilmeye başlandı ki , sevdiğim şeylerin sevilmesini sevmiyorum.Sadece benim yaymaya çalıştığım, sürekli dilimden düşürmediğim şeyler benim için özel kalıyor çünkü. Herkes bilince , büyüsü kaçıyor işin, o yüzden bu seferlik siz de sevebilirsiniz ama ben anlatayım lütfen .

çiyköfte

   Finaller ufukta , Ufuk çalışmaya çalışıyor. Çiğköfte gibi sınavlar arası dönem , yemesi güzel çıkarması sıkıntı oluyor. 8 sınava 13 gün var bende birkaç yüz tane okunması gereken kitap , yazılması gereken zilyon sayfa not  oturmuş stres yapmaya zaman harcıyorum. E yanlış yapıyorum kabul , gerçi birkaç gündür iyi yol aldım yine ama hedef büyük koşmak gerek.( neyin lafıydı bu  biyerden tanıdık geliyor ama ? )

  Gidip derse oturuyorum şimdi, evet yapıyorum bunu görüşürüz

Taraftar

            Dün Fenerbahçe şampiyon oldu , ben Galatasaraylıyım ama futbol hakkında konuşmasam daha iyi , evet bilen biliyor : ) futbolla pek alakam yok, doğrudur. Ama yurt Şükrü Saraçoğlu'na yakın olduğu için  karşısı da karakol olunca akşam film tadında oldu.

Memleket evladı taraftar ki ne taraftar sadece Fener için değil bu. Birbirlerini yumruklayanlar , cama çıkıp sokakta konvoy yapanlara düz gidenler ; al eline çekirdeği ,otur tartışmaları izle : ) çok yaratıcılar

Tamam seversin güzel , kutla o da güzel herkes bir şeyleri kutlasın , taraftar olmak da ayrı bir keyif ona da katılıyorum kalabalık içinde yürümek, tribünde zıplamak bağırmak falan ama karşı takım taraftarı da insan yani öyle de sövülmez ki .

Facebook işe yarayabilir


  Sosyal paylaşım sitesi , mahkeme kararıyla kapatılacakmış falan tamam özel hayat sansürlenemez sonuna kadar kabul , boş zamanın geçmesine yardımcı oluyormuş ( evet , ben de çok zaman öldürüyorum malesef  ) iletişim için kullanışlı da olabiliyor çoğu zaman, videolar da komik eyvallah, organizasyonlar konusunda da hatırı sayılır katkıları var ama geliştirebilecekken eleştirilecek yönleri gözüme batmaya başladı şu sıra, 

örn:  Şurada ortalama 130 bin kişinin üretmeye çalıştığı nedir ? Neyin peşinde koşmuş bu kadar eleman ?



       Televizyon gibi salaklaştırıyor insanı , farkında olmadan basıyorsun işte pek sorgulamıyor kimse.Bu kadar adamın destek vermesi halinde ne kampanyalar sonuçlanır ne paralar kıvrılır bir düşünsenize  ufak bir hesap yapalım YSK 12 Haziran 2011 seçimleri için  50.189.930 seçmen olduğunu açıkladı bölelim 550 milletvekiline 91 bin küsür çıkıyor, 130 binin 90 bini seçmen olsa yukarıdaki soruya oy verenlerle bir milletvekili belirliyor Türkiye. Varmak istediğim , bu enerjiyi yönlendirmemiz gerektiği yönünde. 
- Engelliler için , ağaçlandırma için , çevre için , özel şirketlerle reklam kampanyası başlatılabilir.( sokaktaki hangi reklam tabelasını 130bin kişi görüyor, ama o janjanlı kağıtlar için fena para ödemiyorlar , özellikle şu ara her gün evinizin önünden geçen bangır bangır seçim otobüsleri reklamı hiç ucuza yapmıyor)  Yani reklam işi hiç ucuz değil ,

Peki facebook  , kitlelere ulaşmak kolay tıklamak kolay ve tek yapılması gereken bir sayfa   
Düşünsenize her taraf cebinizden tek kuruş bağış parası çıkmadan yemyeşil olur , X markası reklam giderleri karşılığında evsizlerin bakım masraflarını üstlenir ki bundan kar bile eder. Dönemlik aş evleri bile açılır.

- Mesela bu anlamda Lösev'in yaptığına tanık oldum çok mantıklı. 
- Bu da Tema versiyonu 

Evet , umarım anlatabilmişimdir , şimdiki sorun benim okuyucu kitlemin büyüklüğü :) ( feysbukta paylaşıyorum hemen beğenirler belki :) )


Hastalık

Ya ben yine hasta oldum , havalar da tam düzelmişti halbuki hiç iyi olmadı bu

YÜRÜ !


Mes'ele özgürlük mes'elesi yürü Türkiye 

Bir evim olsun

Bir evim olsun
İçinde eşya olmasın boş olsun
Sabaha karşı soğuk olsun
Uzak olsun her yere
Bulmasın kimse öyle aramadan

Bir evim olsun
Kimse olmasın içinde
Yalnız benim sesim yankılansın
Yalnız benim şarkılarım çalsın
Komşu da istemem

Bir evim olsun
Telefonu olmasın
Haritada olmasın
Kimse servis yapmasın
Ama benim olsun

Zap

Neden durulunca sarılırım kaleme de mutluyken gelmez aklıma yazmak
Bardak doluyken içmek , boşalınca düşünmek mi yaptığım benim
Hüzünlüyken yazardım genelde , yazmak için hüzünlendim bu sefer
O da yaramadı pek, ben gülerken iyiydim diye ağlarım belki şimdi

Home sweet home

Benim artık bir evim var  , merdiveni bile var : ) : )

Uykum kaçıyor

ev arıyorum - uykum kaçıyor - ev bulamıyorum -uykum kaçıyor  ve bu böyle devam ediyor.

Ivır zıvır

             Şu ara sıkkınım bi o kadar bıkkınım çünkü kopunca bir kere hat kumandaya tıklamakla devam etmiyor hayat. Elimde ne varsa sorun yapacak birkaç numara büyük alıyorum seneye de giyerim diye. Ve çevremdekileri de boğmaya başladım ki onlar bunu hakketmiyor . Durumu çözmek için gerekenler ise bir çorba kaşığı optimizm , birkaç komedi filmi ve yeni bir bakış açısı. Sizi seviyorum görüşürüz.

Adem

  Neden kurcaladın ki bu kadar beni , buldukların mı meraklandırdı seni yoksa bulmak istediklerinden beslendi bütün bu hırs. Göz çukurları kadar gamzelerle de dolu hayat , kaçmak için mi daha hızlı koşmak sadece. Eti pişmemiş sevmezdim zaten ama neden kendine bu kadar sıcak yer seçtin , yoksa sığınmak için soğuğu mu seçtin benden başka. Ve merak ediyorum nedir seni beni sevmekten alıkoyan ?

Güzellikten kastım olur kendisi

Hobaa 2

Çok sevdiğim bi arkadaşım nişanlanmış yani evlenme vaadi var ortada ( derste de gördüm bunu ) , tebrik eder en hayırlısını dilerim çok da sevindim ama yaşıtım birileri nişanlanıyor artık .
E bunun nesi bu kadar acayip , eşek kadar oldun zaten diyerekten çatlak ses verebilirsiniz ama hani olur ya film şeridi geçti birden gözümün önünden.

Nişanlılık okul  iş evlilik hop bebiş . ( kısa bi film gibi göründü biliyorum )
Şimdi burda iki problem var
yo bebek değil ,
yo iki tane de değil.

Problemden ilki arkadaşın nişanlandığını öğrenince kendi adıma paniklemem " n'oluyo dur bi dk" pozisyonuna girmem , diğeri de bu hikayeyi hep severdim ama bu sefer yakın geliyor . Babam haftaya dede olmak isteyen biridir konu ailemin bakış açısı da değil.( eheh , evet gerçekten öyle bu arada ailemi özledim). Konu ben daha küçükken başladı. Büyük olma takıntısı vardır ya çocukken , büyümeyi hayal etmek hoşuma giderdi.

   Önceleri büyümek etrafımdaki abiler gibi olmaktı belki dayılarım , kuzenlerim gibi  kendi başıma şehirler arası yolculuk yapabilince büyüycem, kız arkadaşım olunca büyüycem , traş olunca büyüycem idi.Sonraları çıta yükseldi babam gibi olcaktım büyüyünce. Büyüyünce uzun pantalonlarım olcak babamınki gibi , metal bi saatim olcak bir de gözlüğüm olcaktı ( sırf bu yüzdendir sanıyorum hep metal kordonlu seçerim babamın saati gibi ),işe gidecektim her sabah giyinip ( büyülü bir yerdi iş masalar olurdu orada birsürü , sabah gidilir akşam dönülürdü bu sayede hafta sonu gezebiliyorduk ve eve alınan yeni şeyler de bu iş sayesinde oluyordu iyi bir yerdi ama sevseler de yoruyordu)

Bunlar parça parça gerçekleştikçe büyüdüğümü hissediyordum , hoşuma da gidiyordu . Ama başka bir aile kurmak laftaydı hep , hatta lafta bile yoktu benim tek ailem vardı diğeri de çok sonra olacak bişeydi zaten  o yüzden düşünmeye de gerek yoktu. Ama aslında o kadar da uzak değilmiş, yanıbaşımdaymış meğer. Hani bu nişanlandığı için daha tebrik edemeden heyecanla şu yazıyı çiziktirdiğim arkadaşımdan dolayı da değil o durumu gösterdi sadece , hesap yap Hukuk fakultesi 4 senede biter mi bilinmez ben de kaldı 3 neredeyse.3 sene de işti güçtü lisansın olcaksa yükseğiydi kaderdi carttı curttu 6 sene . Varmış daha iyi eheh. Başta sayaydım iyiydi. Yarın İnkılap vizesi var iyigeceler.

( sövmek yok bak )

.

Düşmesini beklerken kuru yaprağın sonbaharı kaçırdık ya biz senle

Daha konuşamadan sesim yankılandı ya yine

Karanlıkta kaldım ya kimse göremez sandım

İçime bir korku düştü bu gece sensiz

Soluk mavi


  Evren içerisindeki soluk mavi noktamızın ömrü 1 gün kabul edildiğinde insan  ırkının varlığı yarım dakika etmiyor.Neler sığdırmıştık halbuki kısacık ömrümüze sevmekten başka.Bir toz zerresinin içerisinde anlık imparatorluklar , birbirlerini çürüten dinler , tarih , sanat , sevdiklerimiz , evimiz , büyük büyük dedelerimiz ve onları dedeleri . Hepsi  bu toz zerresinde işte . Git odana düşün şimdi , nedir keder, kin , kibir ; nedir korku kim bilir ? 

Kapalıyız


İnanın bana ben de bıktım şu yazıyı okumaktan artık.Neşelensem de , moralim de bozulsa karede yazan tek şey bu halbuki anlatacaklarım vardı benim.

Söylediklerimle bir alıp veremedikleri yok hatta benden haberdar bile değiller muhtemelen.
Birisi çok para ödemiş maçın yayın haklarını satın almış bir başkası blogun birinde yayınlamış maçı insanlar izlemiş.Para ödeyen çemkirmiş blogları kapatmışlar.Bildiğim kadarıyla durum bundan ibaret.


Yazıyı yayınlaya bastıktan sonra yine kapatıldı yazısı geldi.Sürekli gidip geliyor.Yazılar taslak olarak diziliyor.Bu can sıkıcı bir şey.


Vize

                         Bizim Okul Bizim Fakülte Bilmemne Dersi İkinci Dönem Vize Soruları , o da bizim
Sınav süresi yoktur zaten hepinizi bırakcaz uğraşmayın boşuna dedik ,sınav süresi koymadık.Kopya çekmek serbest , hepiniz toplansanız da yapamazsınız diye düşündük . Güzel yazın çerçeveletip odama ascam.Hadi başarılar, kantinde yokum ben bakmayın oraya. Her soru 20 puan , hepsini yapana puan yok işimden mi etcen beni , kimi bırakcam ben

Sorular
 1-Saat 8'de uyanıp 9'a kadar yatakta dönmek isteyen var mı ? Açıklayınız.
 2-Kardan travesti yapma zevkine sahip bir erkek öğrenci yurdunda yaşayan ? Örneklendiriniz
 3-Lisedeki platoniğini facebook'da görüp panikleyen ? Çok açma bunu .Azcık bahset geç.
 4-Kargoyla kestane şekeri sipariş eden ?
 5-Eminönü'nde vapurdan inip Galata köprüsünü haritadan arayan ?
------------------------------------------
 Cevaplar ( Ufuk)

1- Bu sorularda bi gariplik var ya çözemedim.Evet döndüm ben bugün yatakta 9'a kadar.Açıklıyorum, doğamda var
2- Heheh evet var.Ben.Oda arkadaşlarım (A) ,(B), (C) gerçek kişileri.
3- Şaşırdım doğrusu , insanı hala tedirgin edermiş böyle şeyler bilmez idim öğrendim.
4- Çok severim ben onu.Ondan yani, şubesi varmış burada hazır
5- Harita almak için bir kabine girdik. Afrika'dan  biri geçince önümüze ,Kadıköy'den geliyoruz yabancısıyız demeye fırsat olmadı, .Arapça bi harita kaptık çıktık.Galata'yı arıyoruz.eheh , sonra kafayı kaldırdık baktık ordaymış.Derken adamın biri geldi Bosforos, bosforos diyo dibimizde.Ben yaptım boğaz turu istemiyorum diyemedim. Uzaklaştım

Değerlendirme
- Otur 15 .Son soru kısmen doğru " bosphorus" yazılacak.

Kumda patinaj

Bazen kendimi mütevazilikten epey uzak olarak aşmış hissediyorum.Değişiktir, sanki yirmi yılı aşmayan kalp atışlarım derinlerde farklı bir şey barındırıyormuş gibi.Yaşlı bir adam sanki içimde oturuyor da ben o , o benmişim gibi.Her zaman olmuyor bu , değişkenim , insanım ben de.Yaşıtlarım gibi düşünmüyor onlar gibi olamıyorum , kare bunları açıkça anlatmak için doğru yer sanırım bu yüzden yontmadan , düzeltmeden yazacağım düşündüklerimi.Sanki yerime konuşan başkası varmış gibi günlük hayatta.Aynadaki ben değilde beni temsil eden bir başkası gibi.Kızların peşinde koşturmak gelmiyor mesela içimden , yani genel olarak hiç olmadı bu ama benim yaşımdaki bir erkeğin en temel derdi bu gibi görünüyor.En azından gözlemlediğim bu , ne kadar öyle bilmiyorum.Gerçi başkasının düşüncesini neden yazarım o da ayrı bir konu.Evet , toparlayacak olursam farklı hissediyorum kendimi.Engin bilgilere falan sahip değilim , süper olgun da değilim , her ortalama insanın yeterli çalışmayla kazanabileceği de bir okulda okuyorum milyon puan falan yapmadım ,doğduğumda konuşmadım veya ilk kez 10 yaşımda da konuşmadım, okumayı ilkokulda öğrendim herkes gibi , sınıf falan atlatmadılar hiç,  genelde sınıf birincisi falan da olmadım vasat bir öğrenci oldum.Herhangi bir dalda da özellikle kendimi geliştirmişliğim yok tamam herşey hakkında az buçuk bir fikrim vardır genelden farklı olarak ama o da merakımdan kaynaklı.Demek istediğim gözümden ışık çıkmıyor , uçamıyorum yürürüm ben ,ama farklı bir şeyler var beni ben yapan.Ve bunlar çok farklı yapıyor.İşte hep ondan oluyor bunlar.Siz benim ne demek istediğimi nereden bileceksiniz.Daha ben kendim anlatamıyorum.Biri ben anlatmadan anlasın beni sonra bana anlatsın mümkünse.Numaramı veremem burada gecenin bir saatinde arayan konusunda yaşlı adam bir şey demedi daha.

Blogumu engelleyebilirsiniz

Ruhumu asla

Aradığınız kişiye ulaşılamıyor , ister deneyin ister denemeyin

Youtube, grooveshark , fizy , vimeo  diye giden kapatma şöleninden blogger da nasibini alınca iki satır bir şey çiziktiren herkes de muzdarıp oldu.Gerçi gazetecilerini düşüncelerini yazmak suçundan ardı ardına kodese tıkan bir demokrasinin kahvaltısını aksatmayan bir genci olarak şükrediyorum sadece.Çünkü sıradan olmamız gerekiyor sesimizin kumandayla da kısıldığı şu günlerde.Hakkını arayanın cop bulduğu , nefes almak isteyenin biber gazı soluduğu gerçeğine televizyondan daha yakınım artık. Yumurtasının yenmek yerine fırlatıldığını gören tavuk gibiyim. Yok bu sefer birbirini vurmuyor kafası yıkanmış gençler ama günaydın darbe oldu sevgili Türkiye.Sokağa çıkma demedi kimse size doğru , demedi çünkü evde sizi bekliyor zaten.Bilgisayarın başında , sim kartınınız içinde bekliyor artık.Yok efendim , padişaha ne kelime , Facebook hala açık. Seçimlere kalmış 100 gün , bu çekirge üçten fazla sıçrar bak dikkat et, kumanda verdin dedim ya eline başa alır izletir bir daha alkışlarız hepimiz. Ne diyorduk blogger mı kapanmış ?

Hobaa

           Şimdi bana kalırsa kimse beni tam anlamıyla tanıyamaz.Bu benim kanıtlanmamış bir başka teorim.Böyle düşünmemin nedeni dünyanın merkezinde oturmamdan kaynaklı değil.( o ayrı konu ) Her kişi bana kalırsa , ki kalmalı , kendini  geri kalandan farklı görme eğilimindedir.Düşünsenize, ( bu lafı çok seviyorum , tam böyle durumlarda söylenmesi gereken o vurucu laf ) kendini sıradan gören biri ile kendini tamamen ayrıcalıklı gören biri arasındaki güç farkını.Psikolojide buna ne diyorlar bilmiyorum ama herkes sıradan olsa bile farklı olduğunu düşünen bir adım önde olurdu , farklı olurdu kısaca. En başta dediğim gibi sizi kimse tam anlamıyla tanıyamaz ama günlük hayatta kullanıldığı anlamda sizi hiç tanımayan bir veya birkaç kişiyle karşılaştığınızda elinizde kendinizi tanıtma diye bir koz oluşur.Yani elinizdeki boş bir iskambil kağıdı gibi düşünülebilir.Her karakter farklı bir kağıttır sizin için yani destede çok farklı elemanlar var.( o maça kızına özel duygularım var , karıştırmayalım) Tutup da manyağı oynamak isterseniz Ufuk= Manyak gibi bir kart verebilirsiniz karşıdakine.O da sizi manyak olarak tanır.Yani manyak gibi bir karakterin çeşidi gibi tanır , unutmayın çok fazla kart var çünkü çok fazla karakter var , manyağın birçok çeşidi ve onun da birçok çeşidi.( intihar eğilimli manyak , boğulma eğilimli manyak , portakal suyunda boğulma eğilimli manyak vs vs . ) Aslında yaptığımız da elimizdeki bu kartlardan her yeni tanıştığımız kişiye farklı bir tanesini vermekten başka bir şey değil.Kendimizi manyak olarak tanıtmıyoruz belki ama Ufuk'un bir çeşidi olarak tanıtıyoruz.Her kişiye farklı bir Ufuk kartı veriyoruz,  her kart Ufuk'a uygun bu yüzden iki yüzlü veya çok yüzlü de değiliz .Yani bizi her tanıyan farklı bir parçamızı tanıdığı için tüm resmi göremiyor aslında.( tüm desteyi göremiyor) . O yüzden bir insanı tanımak ne şeklini şemalini , ne de adını bilmek.Çay içmek de tanıtmaz insanı . İnsan kendini tanır belki bir tek .( bundan emin değilim , üstüne düşünmedim daha ) Evet, böyle işte.

-Şizofren miyim ?
-just a little bit  :)

Bazı bazı

Hayat güzel lan , vallaha bak.

     Birini olduğu gibi sevmek çok güzel bir şey. Kendisinden daha iyi tanımak onu, yapılan yanlışların değersiz  kalması , zaman kavramını yitirmek falan , çok güzel şeyler bunlar
    Nereye gideceğini bilmeden bir trene binmek ve o kadar işte . Yok aşık olmadım ,  fena olmazdı hani de o ayrı konu demek istediğim ; herhangi birinin seni değiştirmeye çalışmadan kabul etmesi , böyle kabul ederse onun için değişirsin sen , yani değişmezsin de dünya bir yana o bir yana oluyor o zaman. Böyle çok kötü bir şey yapsa sana  kar-zarar hesabı yapmadan hoşgeldin desen sen de. Bazı şeyler de mantıkla açıklanamıyor işte , akılla kavranamıyor bazısı , ama çok güzel.

fiyuuu  noldu yav

Byzantion - Constantinopolis - İstanbul

Uçaktan ışıklarını gördüm İstanbul'un böyle takmış takıştırmış
Bu şehirde bir şey var , özletiyor kendini
Büyük şehir diye mi böyle bilmiyorum , çok gezdim ama yaşamak farklıdır mutlaka
Hikayesi var bu şehrin , kokusu var ,dokusu var ,başka bir şey çözemedim tam
Yurdun sokağındaki pastacı abinin dediği gibi " bi girdin mi İstanbul'a çıkamazsın daha"
Sanırım öyle olacak

Ha bu arada sevgililer gününüz kutlu olsun !

( - bi ara aşkla alakalı bişiler yazayım ya , tamam sevdim bu fikri)

Al işte say kaç N kaç K

Nereden birikti bu kadar da düğümlendi boğazımda bu lanet olasıcalar ? , Neden unutmaya çalıştım bu kadar onları  ? , Ne yaptılar bana ki onlar ? , Nasıl tanışır insan kendisiyle ,ardına bakmaksızın kendinden kaçarken ? , Nasıl utanır düşündüklerinden bazen ? , Niye korkar sonra hatırlamaktan birdaha ve birdaha ? Kim çıkaracak beni buradan ? Ve kaç günüm kaldığı önemli mi bu soruları cevaplayacak ?

İstisnalar

Şu meşhur iki çift laflardan ziyade onları haykıran gözler zedeledi umutlarımı, söz konusu insanlar olduğunda.Çünkü farklı oldu biraz beklediğimle bulduğum genelde .Ama o istisnalar var ya o istisnalar işte onlar kadar güzel yaşamak

kıroşe

Şu hayat bana beklemediğim yerden çakmayı adet edinmiş kendine iktisat ve sosyoloji gibi pes ettiğim ve neredeyse hiç çalışmadığım iki ders dururken sen beni onlardan geçir uğruna uykumdan vazgeçtiğim hukuk başlangıcı ve hukuk felsefesi gibi iki dersten bırak.Olum Ufuk bi sorun var .

ha al işte , medeni den de kaldık.

Veda

         Dairesel ve mora çalan göz altı çukurlarında neler giziliyordu kimbilir gene.Anlatmaya yanaşmazdı ,soluk bakışlarını kaçırıp dalgalara da dalsa , soyutlamış gibi kendini geri kalan dünyadan , bilirdim ben onu yapamazdı bensiz.Öksürüverdi birden , şu sigara da hiç yakışmazdı oldu olası dudaklarına , içme demedim bu sefer. Çok düşünüyordu bu aralar nasıl olacak diye önümüzdeki bahar.Kaldırım taşlarında güvercin kovalayan çocuklar , yağmurda ıslanacak sevgililer belki , deniz kıyısında avazıyla bağıran simitçiler."Dünyada neyi değiştirdim ben ?" dedi .Takmazdı önceden bunları , haftaya çıkacağını bilmediği kırık musluktan  dünya için tasarruf etmek nereden aklına gelecekti ki zaten , veya alım gücündeki düşüş telefon faturasını ödemesine engel değilse eylem yapmak da umrunda olmazdı pek.Hoş , arayanı soranı da telefona ihtiyaç duymazdı , peşinde pek kalabalık bir grup olmadığından olsa gerek .Ama önemli olan bu değildi ki  " Beni" dedim sesim titreyerek. "Şıp".Bir damla yanaklarımdan çeneme kaydı.Yüzümü yıkamak için tuvalete yöneldim.O da tekrar dalgalara çevirdi başını hastanenin penceresinden , çok uzaklara doğru.

Yastık

 Üniversite hayatı güzel , sineması tiyatrosu konseriyle , maçları arkadaşlıkları muhabbetiyle daha fazlası kafana estiği gibi yaşamak serbestisiyle güzel , İstanbul güzel , kızlar güzel , finaller bittikten sonra o aldığın ilk nefes güzel güzel ama bin km ötede seni bekleyen yastığının kokusu başka birşey be okur .

puf

...çok yoruldum , tatile ihtiyacım var

Home (2009)

Home diye bir film izledim bayağı vurdu beni açıkçası.Çevreci damarım
kabardı , üye olmadık doğa grubu bırakmadım. Greenpeace' den t-shirt alcaktım ki havale yapmak için yurttan çıkış saatini aştığımı farkettim.
Ama filmden anladığım , bir gün kucağımda torunlarımla oturma gibi bir umudum varsa dünyanın selameti için elimden geleni yapmam gerektiğidir."Hepimiz ölcez " psikolojisine kapılmayıp aksine karamsar olmama konusunda da mesajları var filmin.
Eh rica ederim izleyin şu filmi , internette bedava olarak sunuluyor zaten .

Filmin adı : Home
Yönetmen : Yann-Arthus Bertrand
2009 Fransız yapımı bir film.Bu da filmin imdb sayfası.
bu youtube daki ingilizce videosu , bu da torrent dosyası , bu da türkçe altyazısı filmi torrenten indirir veya başka bir şekilde elde ederseniz diye ( rapidshare)

Ufuk'un marjinal hasılatı

Şimdi ben iki haftadır geceli gündüzlü çalışıyorum şu yaz okulu denen merete kalmamak için.Çerçevesi yamuk kaynatılmış gözlüğümü kullanmak zorunda kalıyorum okurken çünkü gözler patates oldu okumaktan bir süredir.Ama bu tozlu yolda verdiğim fedakarlıklar bana yol su elektrik olarak geri dönüyor.İktisat hariç şimdiye kadarki sınavlardan kalmıyorum gibi gözükmekte.Kalacağımı düşündüğüm ve büyük bir ihtimalle düşünmekle kalmayacağım yani kalacağım İktisat dersi hocamdan kağıtta beni dersten geçirmeye yeterli doğru bulması halinde her ne kadar beni pek sık görmese de anfide aklına esip de beni özellikle bırakmamasını rica ediyorum.Hani o şekil sorusuna bu cevap değil ama kitapta on sayfa gerideki şeklin enazından bir kısmını doğru çizmiş diye puan verirse hüper olacak. ( evet , işler kesat desene)

Aynı ricayı yarın olacağım Hukuk felsefesi sınavı hocasına yapmamak için yazı bitsin burada , görüşürüz okur.

rapor

Saat :  onbeşkırkdört
Yer  :  201'in penceresi , Hasanpaşa, İstanbul
Konu :  Gökyüzünde bulutların arkasına saklanmaya çalışan soluk bir ay ve onu sallamadan olağanca parlayan bir güneş var.

Elleri cebinde yürürdü sadece böyle durumlarda

Elleri cebinde yürürdü sadece böyle durumlarda, hani sormadığı bildiğinden değil ,cevap vermekten korktuklarıydı bazen.
Sadece bırakıp kendini , uçmaktı isteği . Sararmadan kopmuş gibi dalından , ağacın tek yaprağıymış gibi en başından beri.
Çünkü düştükçe aklına bu damlalar , oluşan o küçük dalgalarda boğulmaktan korkar, dalamazdı suyun dibine, arayamazdı inciyi.
Gözlerini alırdı o alışmadığı ışığın hayali , kamaşınca da yaşlar akar saklayamazdı hiçbirini,utanmasına utanırdı ama başka bilmedi ki hiç kendini
Özellikle üşüdüğünden değil ama tutan yoktu ki çıkarsın ceplerinden ellerini , işte o yüzden elleri cebinde yürürdü sadece böyle durumlarda

Doğmamış güvenlikçiye mektup

                 Mersin'deyken bizim sitenin bir güvenlikçi abisi her gece dershaneden geç saatte bitap dönüşümü görmesine rağmen sınav sonucumun gelip Hukuk fakültesini kazandığımı öğrenince "hayırlı olsun , tebrikler " demek yerine  "aha şimdi hapı yuttun " demişti. ( bu kelimelerle değil ama söyleyişteki ana fikir buydu )
      
                   Sevgili güvenlikçimiz adını şurda zikredemediğim abi ;  yaklaşık bir haftadır günde ortalama çoook sayfa ders kitabı okuyorum.Sadece okumakla kalmayıp özet çıkarıp , tüm kitabın önemli yerlerini fosforluyla çiziyorum , kitap yeni basıldığında şimdiki ağırlığının yarısı kadardı, şekli elips oldu sayfalar tam kapanmıyor  , o da yetmiyor okuduğum roman da değil  Medeni Hukuk , Roma Hukuku, Anayasa Hukuku ve saz arkadaşları . Dediğin o lafı anladığımı sanıyordum ta ki bu sabah yurdun kitaplığında Malzeme Bilgisi diye incecik bir kitapla karşılaşana dek.
                 Sonra havada donan kuş , inek ve kedinin hikayesini hatırlayıp koşarak odama çıktım , Gerçek Kişiler kitabından çok sayfa okudum.Çünkü içinde bulunduğum durum zor olmasına rağmen diğer durumlardan çok daha sevilesi bir durum. Ha o lafı da aynen iade ediyorum.
                                                                                                                        Arz ettim.( yaptım bunu )

Lokmalar


Alıntı yapmam pek normalde ama güzel yazmış adam ben n'apayım

Ülkemizde yasaklı olan Fizy dünyada "Yılın Müzik Keşfetme Sitesi" seçildi. Eskiden ülkemizde yasaklı olan yazarlar, şairler, sanatçılar dışarda bir şeyler seçilirdi. Zamana harika ayak uydurduk.


HBBA
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Her gün gazete okumak gibi bir alışkanlık edindim .

Bakınız geçen yazdım ya insan olmak diye işte insan olmak budur.
Bu linke tıklayıp ulaşabileceğiniz haberde beni çarpan lafı da görün lütfen. 


“güvenli olmadığını biliyoruz ancak ya birlikte yaşarız ya da birlikte ölürüz”  diyor adam.



bbdv

Düşündüm de benim nereli olduğum pek belli değil.

Şam'da doğdum
Babam Antakyalı
Annem Adana
Ankara'da hatırlamadığım çocukluğum
Mersin'de hatırladığım kısmı geçti
Üniversite okumak için İstanbul'a geldim
Konuyla tamamen alakasız olmakla birlikte İzmir de güzel şehir.Bayağı da şehir gezdim dünyada , var yani bolca, bazısı güzel.

Şimdi baktım da hani çok da önemli değil nereli olduğum.Şehir kötüyse insanları güzel rengi , ırkı , inancı falan da farketmiyor çünkü insanlar güzel.
Evet, evet ben bir insanım , ben bir dünya vatandaşıyım . ( bunu ilk ben söylemedim , Sokrates diye biliyorum o demiş)

Arşiv