pinpon topu

Oradan oraya gidip gelmekten çok yorulmuş da olsam birkaç günlüğüne eve gidiyor olmak huzur veriyor. Her evin kendine özgü bir kokusu var, bu koku nerden geliyor bilmiyorum ama son 2 yilda 9 farkli yere taşınınca dış kapıyı açınca gelen kokularin farkli oldugunu ogrendim. Ev güzel kokar.
Her zamanki gibi bugunden 3 ay sonra nerede olacagim konusunda bir kesinlik yok, ihtimaller var. Tam düzeni kurup daha fazla taşınmayacağım diye düşünürken güzel bir haber bu durumu birdaha değiştirdi bugun. Duzeni kuracak haber de zaten iki haftalik. Eşyalardan bağımsızlaşmayi ögretiyor hareket halinde olmak, öbür türlü taşımak zorlaşıyor çünkü. Sahip olduğum her "şey" iki bavula sığıyor, onu da bire dusurecegim yakinda. Havaalanindayim, kapi numarasi degismis, gidip kontrol etmem gerek.

180 derece


Buraya gelmek için sırasıyla araba, uçak, uçak,tren ve tramvay yolculukları yaptım. Ulaşım zaman alıyor ama konforlu. Uçakta yemek veriyorlar, film izleyesin diye ekran var, bavulunu taşıyorlar filan. Sorun yolculukta değil, sorun benim yanlış yönde gidişim.

Hayaller


Küçük hayaller, büyük hayaller, birçok hayalim var. Bazı hayallerim gerçek oldu, bazılarından ben vazgeçtim, bazısı da ertelenip duruyor işte. Birkaçından bahsedeyim şimdi, kayda girmiş olsun.

Çok para kazanmak gibi bir hayalim yok. Bununla çelişkili şekilde bazı hayallerim para faktörünün bir şekilde sorun olmaktan çıktığı ortamlarda gerçekleştirilebilecek türde. Duyduğum kadarıyla pek yaygınmış bu paranın olmayışı çelişkisi. Aslında para var, ama hayal kuranda değil, bankada. Bankadaki para da bankanın değil. Paranın nerede olduğu karmaşık biraz, birçoğu için tatsız bir konu, irili ufaklı bir sürü etkisi var. Ben hayallere geleyim.

Açılacak şeyler ; Çocukları aptal yerine koymayan bir kültür-sanat atölyesi ile ucuz yemek verip kar amacı gütmeyen bir lokanta, insanın içinde kendini yıkıp yeniden yapabileceği bir kütüphane ve eğitim bursu da dağıtacak bir insan hakları okulu ; bunları açacak bir vakıf, hepsi açılınca açtım deyip içilecek bir rakı, rakının bir kadehten sonrasını içeceklere telefon.

İnşa edilecek şeyler;  Yukarıdakilerin gri beton olmayan binaları, dağda küçük de bir bahçesi ve tandırı olan bir küçük taştan ev.

Ayrıntılı planlar hazır, para işi nasıl halledilecek bileniniz varsa arayın başlayalım, yoksa ömrüm vefa ederse ben bir onbeş seneye anca toplarım bu işi gibi. Sağlıcakla,

Çeşmeci


Su lazımdı, ellerimi kavuşturdum görmediğim bir çeşmenin altına, soranlara çeşmeciyim diyorum. Çok güzel diyorlar, su bize lazım zaten öteden beri. Bazısı da ne suyu ne çeşmesi, burada ne arar, yok öyle bir çeşme diyor. Onlarca ben hayal görüyormuşum, benim çeşmem gerçek değilmiş. Bence hepsi haklı. Güneşin altında çeşmecilik yavan bir gerçek değil güzel bir hayaldir, doğru. Ama ben gene de çeşmeciyim. Çünkü bize hala su lazım.

Daha iyi


Memleketimin ve insanlarının bin türlü derdi dururken daha basit ve önemsiz olan kendi dertlerimden yazamamak da özgürlük değil. Bu karenin uzantıları içinde ben-cil olabilmek lüksünü feda etmek de istemiyorum, varsın siyaseten doğru olmasın. İnsanın çevresindekileri susturup kendini dinlemesi lazım gelir bazen.

Gelecekte yaşamak bugünümü tüketiyor, ürkütücü bir şey. Hele ki bugün çalışmak, çalışmak için değil de üretememiş olmak korkusuyla körüklendiğinde daha beter. Bir işe yaramamak korkusunu sevmediğim bir işi yapmamak için işsiz kalmayı göze aldığımdan beridir çok yoğun yaşıyorum.

Seveceğim bir işi yapmak için uzun vadeli planlar yaptım, içinde birçok belirsizlik ile. Ürettiğim şeylerin o kadar da takdire değer olmadığını düşünür oldum, yorucu ve boğucu bir süreç bu. Beklentiler de üretiyor sonrasında ne olacağına dair.

Yaptığım şeyin en iyisini yapmaya çalışıyorum, benden daha iyisini daha hızlı ve etkili yapanları görmek şevkimi kırıyor. Ne at olmak istedim ne de at yarışına girmek. At olsa yarışmayacak birinin at olmadan kendini yarışta bulması da garip. Hayranlıkla karışık bir isyan hali önce. Sonra kişinin kendi atlık yetilerini sorgulaması, kendini koyduğu yeri beğenmemesi ve azimle tekrar başlamasından oluşan sonsuz döngü.

Başarı takıntısı mı bu yoksa mutlu olmak için gerekli midir kendini takdir etmek ve edilmek ? Çevresinden bağımsız takdir edebilir mi kendini insan ? Bu anlamda yalnız ben mi dışa mı bağımlıyım, yoksa ülkemizde mevcut bulunan ve işletilmeyen bir başka doğal kaynak mı bu ? Yaptığım yemekler lezzetli bulununca kendimi şef gibi hissetmem de mi bundan? Ekonomik bağımsızlık bu denklemin neresinde ? Bir çok sorular, ve sorular.

Okumam gereken yaklaşık iki yüz sayfa var bugün. Sorumlu olayım, bakalım ne oluyor.

- Olur mu yavrum bak, harikasın şahanesin, hadi bakayım.
- Olur öyle pilav ye geçer
- Sal gitsin, hayvancılık için hibe alıp dağa taşın kulübe yap, yada yollara vur, doğanın içine
- Seninki de dert yani, biz neler çekiyoruz
- Azcık güçlü ol evladım, nedir bu allasen böyle
- ... çay içen mi çay ?

Meclis

Pencere

Korkuyorum Sebastian
Bilir misin korku nedir
Uzak diyarlarda var mı

Korkuyorum Sebastian yalvarırım
Ne yaptığımı anlamaz oldum
Hücreler içindeyim, olmaz

Korkuyorum Sebastian n'olur
Penceremi veremem
İsteme benden

Old man with dementia


İhtiyarı mı dinlemeli, kabullenip büyümeli mi
Kolay değil bunadıktan sonra kılıç savurmak değirmenlere
Bir bildiği olsa gerek herhalde

Adam bunak be, kendi ağzınla dedin işte
Yediği dayakla döner sonunda eninde

Belki öyle, kaybedilen de cabası

Da nasıl vazgeçilir parlağından güneşin
Tutsak eder insan kendini
Vazgeçer bildiğinden
Yarım kalır bile bile


Bir yalnızın gizli defteri


Yalnızlık kolay yazılıyor ama aslında zor şey
Yalın, kuru, tatsız
Bazen sana ait bir insanın olmaması gibi
Beden içerde senle, kafan dışarda bazen
Bazen kafa içerde sen dışarda
Bazen de ruhen hapsolmak gibi
Bazen anlaşılamamak gibi
Türlü türlü yani
Her türlüsü de bulmuş bana yapışmış
Şansıma tükürene daldan düşsün yeşil elma

Arşiv